Pages

14 Eylül 2011 Çarşamba

AMERİKA AÇIK: TENİSE DOYMAK

Çok yakınlarım bilirler tenise olan sevgimi. Yıllar önce canım kardeşimle gittiğimiz tenis kursu ile başlayan bu macera ne yazık ki talihsizlik, vakitsizlik ve birazda tembellik yüzünden o yıllarda bitmiş oldu. Ancak bu benim tenisi takip etmeme engel olmadı ve sıkı bir tenis takipçisi olarak tenisle aramızdaki bağlar kopmamış oldu. Ancak henüz tenis oynama konusunda pes etmiş değilim. Mutlaka bir gün ben de US Open da olacağım.( Tabiî ki de seyirci koltuğunda J)
Gelelim Pazartesi sona eren Amerika Açık ile ilgili yorumlara. US Open ile birlikte sezonun son Grand Slam turnuvasını da geride bırakmış olduk. Ve tam anlamıyla tenise doyduk. Ben bu 2 haftalık muhteşem turnuva boyunca yemek yiyerek değil tenis izleyerek doydum. New York ile olan saat farkından dolayı maçlar genellikle Türkiye saatiyle gece yarılarında başlayıp uzayıp gidince uykusuz kalmak vazgeçilmez oldu. Ama bu durumdan şikayetçi miyim tabiî ki de hayır.
Turnuva boyunca New York’ta yağan yağmur maçlarda ertelemelere, kortların değişikliğe uğramasına, maçların yarım kalmasına neden oldu. Hatta programda 1 günlük sarkma da yaşandı ve Pazar günü oynanması gereken erkekler finali pazartesiye kaydı. Bu durumdan en çok başı ağrıyan isim şüphesiz başhakem Brian Earley’di. Kortların zeminleri bazı maçların yapılmasına izin vermeyince listenin başlarındaki isimler küçük kortlarda oynamak zorunda kaldılar ve turnuva boyunca ekranda çokça gördüğümüz sevgili başhakemimiz ünlü raketlerin gönlünü yapmak için koşuşturdu durdu.
                                      
                                İşte kort temizleme esnasında çekilen sevimli görüntü


Turnuva koordinatörü Brian Earley, Andy Roddick David Ferer maçında yağmur nedeniyle kort değişikliğini oyunculara açıklarken

Turnuva boyunca benim en çok ilgiyle izlediğim maçlar tek erkekler de yapılan maçlardı. Nedense Grand Slam lerde kadınların maçları çok sevdiğim bir sporcu olmadıkça bana zevksiz gelen maçlar olmuştur. Yine de kadınları da takip ettim tabii ki ve bu sefer kadınlarda çok güzel ve bazen de ilginç maçlara imza attılar.
Erkeklerde turnuvanın favorisi ve benim de en büyük favorim (sadece bu turnuvada değil her turnuvada) Novak Djokovic’ti. Bu yıl oynadığı 65 maçın 63 ünü kazanan Novak, hırsı, azmi, yorulmayan bedeniyle biyonik adam ünvanını aldı tenis otoriteleri tarafından. Turnuva boyunca da Federer’i turnuvadan yarı finalde eleyen Nole ona karşı olan sevgimizi ve inancımızı boşa çıkarmadı. 5 sette biten maçta 2-0 geri düşen Novak geri dönmeyi başardı ve Federer’inde 2-0 dan verdiği maçlar hanesine Tsonga’dan sonra 2.sini eklemiş oldu. Ve final maçında beklenen eşleşme oldu. Final 1 ve 2 numaralı seri başları Novak Djokovic ve Rafael Nadal arasında oynandı. Maç pazartesi gecesi 23.30 da başlayıp 03.40 ta sona erdi. 4 saat 10 dak süren maçı şahsen ben gözümü bile kırpmadan izledim. Maç deyim yerindeyse kıran kırana geçti, uzun zamandır bu kadar uzun süren ralliler ve bu kalitede bir maç izlememiştik. Ve sonuçta zafer Djokovic’in nam-ı diğer Nole’nin oldu. Tabiî ki bu işten en çok memnun olanlardan biri de kız arkadaşı Jelena‘dan sonra bendim. (tamamen bir sporucuya karşı olan sportif bir hayranlıktır benimkisi, sevgili kocamın da Sharapova’ya duyduğu sportif hayranlık gibi ama buna tam emin değilim galiba tüm erkekler bu kıza sportif bir hayranık duyuyor J)
Bayanlarda ise Sam Stosur galibiyete bence emin adımlarla ulaştı. Tabiki de turnuvanın sürpriz ismi oldu.
 Şampiyon Samantha Stosur
Turnuvadan aklımızda kalan en ilginç anılar; yağmurun azizliğine uğrayan kortlar, Alman Angelique Kerber’in yarı finale sessiz sedasız yerleşmesi, kortun zemini yüzünden sıkıntı yaşayan Roddick, 2-0’dan maçı veren tepkisiz, donuk ve soğuk Federer, basın toplantısı sırasında bacağına giren kramp nedeniyle zor anlar yaşayan Rafa, Samantha Stosur’un beni benden alan kol kasları, Serena Williams’ın final maçında hakemle girdiği seviyesiz diyolog ve Amerika seyircisinin tüm maçlara aktif katılımıyla maçtaki 3. Kişi olma arzusu ile buna en çok tepki gösteren turnuva şampiyonu Dünya 1 numarası Sırp NOVAK DJOKOVİC.
Haksızmıyım bu kollar bu kadına ait değilmiş gibi durmuyormu



***NOLE***

US OPEN 2011 Champion and World NR. 1 NOVAK DJOKOVİC

2 yorum:

  1. Son fotoğraftaki Nadal'ın kıskançlık dolu yüzü herşeyi anlatıyor. :)

    YanıtlaSil
  2. ewt çok iyi yakalamışlar fotoyu dimi ufukcum sanki birazda 'napacaz bu adamla bir türlü yenemiyorum' der gibi :)

    YanıtlaSil